Monte Kristo Kontu

Tükendi

“Bu dünyada ne saadet vardır ne de bedbahtlık. Sadece bu hâlin ötekisi ile mukayesesi vardır. Yalnız en büyük ümitsizliği tadan bir kimse en büyük saadeti hissetmeye muktedir olabilir. Yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlayabilmek için ölümü istemiş olmak lazımdır.”

***

“Kendimi, lanetlenmiş bir şehri mahvetmek için gökten inmiş bir ateş bulutu gibi görmeye başladım. Tehlikeli bir sefere çıkacak maceracı bir kaptan gibi hazırlıklarımı yaptım, silahlarımı doldurdum, her türlü hücum ve savunma tedbirini aldım, bedenimi en ağır hareketlere, ruhumu en şiddetli sarsıntılara alıştırdım. Koluma öldürmeyi, gözlerime ızdırabı seyretmeyi, dudaklarıma en müthiş hâllerde bile gülümsemeyi öğrettim. Bir zamanlar olduğum gibi iyi, inanan ve affeden insandan; kinci kurnaz ve zalim yahut sağır gibi duygusuz ve kader gibi kör bir insan meydana getirdim. Sonra önümde uzanan yola koyuldum; karşıma çıkanları felaket içinde bırakarak hedefime ulaştım.”

 

Mercédés, “Yeter Edmond!” dedi. “Seni tanıyan tek kadının, aynı zamanda seni anlayan tek kimse olduğunu söylersem inan bana. Beni yolunda ezseydin bile sana yine hayran olacaktım Edmond. Benimle geçmiş arasında nasıl geniş bir uçurum varsa seninle öbür erkeklerin arasında da öyle geniş bir uçurum var. Benim için en büyük işkence, seni başkaları ile karşılaştırmak olmuştur, inan bana çünkü dünyada senin gibi olan ve sana benzeyen hiç kimse yoktur. Artık bana ‘Hoşça kal!’ de Edmond ve ayrılalım...”

Çevirmen Fikret Arıt
Kategori Roman
Cilt Türü Karton Kapak
Basım Yeri: Ankara
Baskı Sayısı 2. baskı
Ebat: 13.5X19.5
Dil: Türkçe
Kâğıt Türü: Kitap Kâğıdı
Sayfa Sayısı: 696
Barkod: 9786051211107
ISBN: 978-605-121-110-7
Alexandre Dumas

24 Haziran 1802 tarihinde Fransa'nın Villers-Cotterets şehrinde doğdu. 1806 yılında sağlık sorunları nedeniyle babasını kaybetti ve annesi, uzun süreli bir mateme girdi. Gün geçtikçe ailenin maddi sıkıntıları arttı. Dumas, anneannesinden babası ile ilgili ilginç hikâyeler duymaya başladı. Babasının yokluğu onda derin bir üzüntü yaratırken anneannesi: "Babanı hiçbir zaman yanında göremeyeceksin. Tanrı onu yanına aldı." gibi söylemlerde bulundu. Bunun üzerine küçük Dumas av tüfeğini eline aldı ve Tanrı'yı vurmak için havaya ateş açtı.

Maddi zorluklar nedeniyle iyi bir eğitim alamadı. Okuma yazmayı ilk olarak kız kardeşinden öğrendi. Matematik alanında başarılı değildi lakin çok güzel bir el yazısı vardı. Annesi, maddi gücünün yettiğölçüde oğluna özel dersler aldırmaya çalıştı. Dumas, özel bir öğretmenden keman dersleri aldı lakin keman öğretmeni, onun bu alanda başarılı olamayacağını fark etti, böylece derslere son verildi. Bu sırada Dumas yılmadan, sürekli olarak okudu. Latince ve gramer bilgilerini geliştirdi, kendi kendine İspanyolca öğrendi. Tüm bunların yanı sıra fizikî  aktivitelere de zaman ayırdı ve silahlara karşı ilgi duymaya başladı. Bu sırada papaz olan bir akrabasının vefat etmesi ve mirasını Dumas'a bırakması üzerine kendisine Papaz Okulunda öğrenim görme hakkı tanındı lakin Dumas, burada alacağı eğitimi reddetti.

1818 yılında bir noterde çırak olarak işe başladı ancak burada geçen günleri onun için oldukça sıkıcı idi. Bu yıllarda Fransa'da birçok siyasi değişim gerçekleşiyor ve Dumas, tüm bu değişimleri dikkatlice takip ediyordu zira siyasi olaylar, üzerinde derin bir etki bıraktı.

Takip eden yıllarda, doğduğşehir olan Villers Cotterets'de şair ve tiyatro yazarı olan Adolphe de Leuvev'la tanıştı ve bu tanışma, Dumas'ın tiyatro ile yazarlığa ilgi duymasını sağladı. Bunun üzerine 1822 yılında Paris'e taşındı. Babasının hatırı sayılır arkadaşlarının vesilesiyle Orleans Dükü Louis-Philippe'nin Paris'teki ofisinde çalışmaya başladıİş hayatından arta kalan zamanlarda Paris tiyatrolarınıünlü yazar ve oyuncularıyla sıkı ilişkiler kurdu. Vakit buldukça Paris'teki gazetelerde çeşitli makaleler yayımladı. Bu yıllarda “III. Henri ve Sarayı” adlı eseri, Paris tiyatrosunda sahnelendi ve Dumas, bir tiyatro yazarı olarak Paris'te tanınmaya başladı. Bu eseriyle büyük başarı elde eden yazar, “Shristine” adlı eserinin de tiyatroda sahnelenmesi üzerine takdir topladı.

1820'li yıllarda Paris'te siyasi olaylar baş göstermeye başladı ve Dumas da tüm bunların içerisinde yer aldıÜnlü bir yazar olmasının yanı sıra siyasi bir kimlik de kazandı ve ailesinden benimsemiş olduğu cumhuriyetçilik fikrini savundu.

1830'lu yıllarda yazar arkadaşlarıyla birlikte bir yapım stüdyosu kurdu ve yüzlerce hikâyenin yayımlanmasına önayak oldu. Kendisiyle en çok iş birliği yapan isim ise Auguste Maquet idi. Henüz on sekiz yaşındayken profesör olan Maquet, 1838 yılında Dumas ile tanışmasınıüzerine “Üç Silahşörler” romanının yazılmasına önemli katkılarda bulundu. Maquet romanda geçen olayların taslağını hazırlamakla bereber, eserdeki karakterlerin özelliklerinin de ana hatlarını tasarladı. Dumas ise eserde yer alan diyalog ve diğer detayları ekledi.

Auguste Maquetle Dumas’ın iş birliğinin sonucunda, Monte-Cristo (1844), Yirmi Yıl Sonra (1845), Kraliçe Margot (1845), Kraliçenin Kolyesi (1850), Siyah Lale (1850) başta olmak üzere toplamda on sekiz roman ve birçok tiyatro eseri ortaya çıkarıldı. 1851de Auguste Maquetle Dumas‟ın iş birliği sona erdi. Fakat Auguste Maquet ortak yazarlık ve telif hakkı konusunda mahkemeye başvurdu. Mahkeme, Dumas'ın Auguste Maquet'e para ödemesi konusunda karar verdi fakat yayımlanan kitaplara Auguste Maquet'in de isminin konulması talebini reddetti. Mahkemenin bu konudaki tespiti oldukça ilginç karşılandı. Onlara göre, "Maquet'siz Dumas, Dumas olurdu: Maquet, Dumas olmasaydı ne olurdu?"

1846'da Dumas daha verimli çalışmak için Paris'in dışında bulunan Le Port Marly'de bir çalışma konutu ve Château’de "Monte-Cristo" isimli bir şato yaptırdı. Misafirleri ve arkadaşlarını burada ağırlayan Dumas, daha sonra maddi sıkıntılarından dolayı bu şatoyu satmak zorunda kaldı.

10 Aralık 1848 tarihinde yapılan seçimde Charles Louis Napolyon Bonapart'ın kazanması, Dumas'ı memnun etmedi ve yazar, bunun üzerine Paris'i terk ederek Belçika'ya gitti.

Abartılı ve gösterişli bir hayat sürdükten sonra sıradan dönmek, Dumas için oldukça zordu. Bu süreçte ciddi sağlık sorunları ortaya çıktı. Düzenli bir aile hayatı olmaması ve gayrimeşru ilişkileri onu, maddi ve manevi anlamda daha fazla sıkıntıya soktu. Nihayetinde 1840 yılında aktris Marguerite-Joséphine Ferrandla evlendi ve bu evlilikle beraber gayrimeşru ilişki içinde olduğu kadınlardan da çocukları doğdu. 1870 yılına doğru sağlık sorunları daha da arttı. Kötüleşen sağlığı yaşamsal faaliyetlerini sınırlandı ve Dumas, kitapları ile birlikte evine kapanmak zorunda kaldı. Bu durum onu depresyon, kaygı ve kasvet gibi kötü hislere sürükledi. Özellikle ekim ayının yağmurları, onu daha melankolik bir havaya sürükledi ve Dumas, odasından hiç çıkmamaya başladı. Bir sonbaharı pencere ardından izledikten sonra 5 Aralık 1870 tarihinde vefat etti. Fransa'nın siyasi kargaşası sebebiyle Fransız entelektüellerinin bulunduğu Panthéon'a gömülemedi. Lakin bazıları, Dumas’ın Panthéona gömülmemesinin esas nedenini safkan bir Fransız olmamasına bağladı. Zira yazar, ömrü boyunca melez olmasından dolayı ayrımcılıklar ile uğraştı. Irk sorunları ve sömürgecilik meseleleri ile ilgili görüşlerine de 1843 yılında kaleme aldığı “Georges” adlı romanında yer verdi. Afrika kökenli olmasından dolayı kendisine aşağılayıcı sözler sarf eden bir adama: "Babam zenci bir melezdi, dedem bir zenciydi, büyük dedemse bir maymundu. Görüyorsunuz ya efendim, sizinkinin bittiği yerde benim ailem başlıyor." şeklinde verdiği cevap, dikkatleri üzerine çekti.

Dumas'ın naaşı, Prusya ordusu tarafında Dieppe şehrinin işgal edilmesi nedeniyle geçici olarak Neuville'deki küçük mezarlığa gömüldü. Kemikleri iki sene sonra oğlu Alexandre Dumas Fils tarafından aile mezarlığının bulunduğu Villers-Cotterets'de tekrar defnedildi. 30 Kasım 2002'de Fransa Cumhurbaşkanı Jacques René Chirac‟ın talimatıyla Alexandre Dumas'ın Fransız kültürüne katkılarından dolayı ve doğumunun 200. yılı hasebiyle Villers-Cotterets mezarlığındakı kemikleri Panthéon'a nakledildi.

Eserleri

III. Henri ve Sarayı (1829)

Napoléon Bonaparte (1831)

Üç Silahşorler (1844)

Son Şövalye

Monte Kristo Kontu (1845)

Demir Maske (1848)

Kraliçenin Gerdanlığı (1849-50)

Siyah Lale (1850)

Anılar (1852-54)

Kaynak: Tuba Keleş, Alexandre Dumasın Seyahatnamesinde Kafkaslar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Van 2021.

 

 

 

 

Kullanıcı Yorumları

Henüz hiç yorum yapılmadı.

Yorum Yap

Yorum yapmak için kullanıcı hesabınızla giriş yapmalısınız!

Giriş yapmak için lütfen tıklayınız.