Emily Brontë
Emily Brontë
1818 yılında Thornton, İngiltere’de dünyaya geldi. Seyahatleri ve okul için ayrılması dışında tüm hayatını papaz olan babasının görevli olduğu Haworth’ta geçirdi. Annesini çok küçük yaşta kaybetti. Bu yüzden evlerinin idaresini teyzeleri üstlendi. Cowan Bridge’deki Clergy Daughters’ School’da geçirdiği tek bir yıl dışında, evde eğitim gördü. Kız kardeşi Charlotte’la bir süre eğitim almak için Brüksel’e gittiyse de kısa süre sonra yine Haworth’a geri döndü.
Bronte kardeşler tarih, coğrafya ve biyografi konularıyla da ilgilenebildiler ki bu, kendi yaşlarındaki ve sınıflarındaki kızlar için alışılmadık bir durumdu. Ancak daha da alışılmadık bir şekilde, babaları onlara kitaplara, süreli yayınlara ve gazetelere sınırsız ve sansürsüz erişim izni vermişti. Bu özgürlükten sonuna kadar yararlandılar ve bu okumalar, yaratıcı oyunlarının çoğuna ilham kaynağı oldu.
1845'te Charlotte, Emily’nin bazı şiirlerine rastladı ve bu, üç kız kardeşin de (Charlotte, Emily ve Anne) şiir yazdıklarının keşfedilmesine yol açtı. Bir yıl sonra, takma adlar kullanıp ortaklaşa bir şiir kitabı yayımladılar. Bu girişim, kız kardeşlere yaklaşık elli sterline mal oldu ve kitap yalnızca iki kopya satıldı.
Emily Brontë’nin tek romanı Uğultulu Tepeler, Aralık 1847’de yayımlandı. O da kız kardeşleri gibi romanı için bir yayıncı bulmakta çok zorlanmıştı.
Roman ilk yayımlandığında pek başarılı olmadı; eleştirmenler düşmanca davrandı. Hak ettiği değeri ancak çok sonraları bulabildi ve İngiliz edebiyatının başyapıtları arasındaki yerini aldı. Uğultulu Tepeler bugün artık klasik romanlar arasında sayılıyor ve en çok satanlar arasında daima ilk üç sırada yer almaya devam ediyor.
Brontë, romanıyla Viktorya Çağı’nın tüm geleneklerini, ahlak kurallarını altüst etti. Dramatik ve şiirsel sunumu, alışılmadık yapısıyla dönemin diğer romanlarından ayrıldı. Her şeyden fazla ölçülü davranmaya, törelere uymaya, aklı başında davranmaya özen gösterilen bir çağda, çılgın bir aşk tutkusunu anlattı. Ancak eleştirmenler kitabın sadece tutku ve coşkudan oluşmadığını; Emily Brontë’nin sadece romantik değil tam anlamıyla gerçekçi bir yazar olduğunu da dile getirmişlerdir. Viktorya Çağı’nda toplumun bireye, özellikle kadına uyguladığı baskıdan, bireye dayatılan kalıplaşmış düşünce ve yaşam biçimlerinden kurtulmak amacıyla Emily Brontë, romanında Gotik edebiyattan da büyük ölçüde yararlanmıştır.
Romanının yayımlanmasından kısa bir süre sonra Emily Brontë’nin sağlığı hızla bozulmaya başladı. Bir süredir hastaydı ancak tıbbi yardım almayı reddetti. 19 Aralık 1848’de, otuz yaşındayken tüberkülozdan hayata veda etti.