“Şvayk, giyin hadi! Sorguya çekileceksin.”
Şvayk cevap verdi: “Başüstüne, hemen gideyim ama korkarım bir yanlışlık var, sorguya gittim daha önce çünkü, kapı dışarı ettiler beni. Yine korkarım ki buradaki baylar benim üst üste iki kez sorguya gittiğimi, kendilerinin ise ihmal edildiklerini ve hiç çağrılmadıklarını görerek kıskançlığa kapılmasınlar.”
Gardiyan tam da Şvayk gibi kibar bir insana yakışan bu gösteriye, “Hadi hadi, konuştuğun yeter, çabuk olalım!” diye karşılık verdi. Şvayk yine deminki kürek mahkûmu suratlı adamın karşısında buldu kendini. Adam damdan düşercesine ve kısık, amansız bir sesle ona sordu:
“Her şeyi itiraf ediyorsun, değil mi?”
Şvayk mavi gözlerini bu sert adama dikti, tatlı sesiyle, “Siz arzu ederseniz her şeyi itiraf ederim, sayın bayım.” dedi. “Bundan bana bir zarar gelemez çünkü. Ama ‘Şvayk, hiçbir şeyi itiraf etme!’ derseniz, canım pahasına da olsa kendimi bu işten sıyırmak için elimden gelen her şeyi yaparım.”
Şvayk; Nasreddin Hoca, Don Kişot, Şarlo gibi evrensel bir tiptir. O bir halk kahramanıdır, büyük kentler halkında görülen türden, alaycı bir zihniyete sahiptir. Fakat burada alaycılık, insan ruhunu çırılçıplak soyarak gündelik yaşamın acıklı miskinliğine gelip dayanmaktadır.
“Aslan Asker Şvayk”, barışı yücelten bir övgü, bir destandır; bu niteliği ile Çekoslovakya’da bir süre yasaklanmıştır; ancak romanın ünü kısa zamanda Çekoslovakya sınırlarını aşmış, eser hemen hemen bütün dünya dillerine çevrilmiştir.
Çekoslovakya’nın çeşitli yerlerinde, gizli direniş hareketinin elemanları duvarlara bir portre yapıştırmışlardır. Bu, masum yüzü ve saf gülümseyişiyle Şvayk’ın portresidir. Altında şu bir tek söz okunmaktadır:
“Dayanın!”